9 Aralık 2013 Pazartesi

GAZİANTEP, MUHTEŞEM LEZZETLER VE MİDE FESATI-1: İMAM ÇAĞDAŞ YALANI

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sevgilim Antepli, daha doğrusu baba tarafından Antepli. Hatta nüfusa bakılınca artık benim nüfusumda Antep'te kayıtlı. Hala alışamadığım bir durum bu aslında.

Geçen hafta sevgilimin kuzenlerinden birinin nikahı için ben de gittim Antep'e, hayatımda ilk defa. Şöyle ki aslında Ankara'dan doğuya ikinci defa geçtim ne yazık ki. İlk sefer üniversitedeyken Mardin'e gidip hayran kalmıştım, şimdi de Antep'i çok severek geri döndüm. Sanırım daha sık geçmem gerekiyor doğuya çünkü her gittiğimde tarihe hayran kalıyorum. Tabii sadece tarihe değil, yöresel lezzetlere de bağımlı hale geliyorum yavaş yavaş.





Mardin'e gittiğimde şimdiki kadar obur değildim sanırım ki, bir iki özel lezzet dışında pek bir şey hatırlamıyorum, ancak Antep seyahatimde oldukça bilinçli ve oldukça oburdum. Değerlendirmelerimde lezzetle daha içiçe, daha toktum. Toktum derken, gerçekten toktum. Şöyle anlatayım, dört günlük seyahatimizin ilk gününden sonra acıktığımı hiç hatırlamıyorum, sürekli bir mide fesadı durumunda sadece tatmak için yedim. Doymamak, sadece tatmak için yemek daha keyifli oluyor, çünkü insan eğer açsa yediği hep çok güzel geliyor.

Ben Antep'i bir turist olarak değil de neredeyse Antepli bir insan olarak gezme şansı yakaladım. Bir kere sevgilimin geniş akraba çevresi sayesinde, her gün, her an birinin evinde misafirlikteydik. Bilen bilir, çok geniş ailelerde, en çok başka şehirde olan sevilir; ne de olsa her an her işin içinde değildir, kötü olma şansı yoktur ve özlenir. Bilen bilir dediğime bakmayın siz, ben de bilmezdim, öğrendim. Hayatımda bu kadar iyi ağırlandığım, bu kadar candan insanlar arasında kaldığım nadirdir. Tabii ben bu kadar kalabalığa alışık olmayan bir insan olarak biraz sarsılmış olsam da, tanıdığım insanların çoğundaki candanlık beni çok mutlu etti.

Bu kadar detayı size neden mi anlattım, Antep'teki lezzetleri sadece bir sene önceki halime göre bile çok daha farklı değerlendirebilecek durumda olduğumu anlatmak için. Son bir, hadi bir buçuk senedir, evde kebap ve lahmacun yapılıyor ve yeniliyor, yani kebabın ve lahmacunun iyisini biliyorum. Gaziantep'e giderken de yediklerimin çok daha iyisini yerim diye gittim açıkçası. Ve çok şanslıydım, çünkü evlerde muhteşem kebaplar ve lahmacunlar tattım, ancak dışarıdaki lezzetleri tatma şansı bulduğumda yöneldiğim ilk adreste çok büyük hayal kırıklığına uğradım.






















Bu büyük hayal kırıklığının adı da İmam Çağdaş. Eve her zaman baklava söylediğimiz için İmam Çağdaş'tan kendimi çok da yabancı hissetmemiştim giderken. Bu arada Antepliler İmam Çağdaş'tan sadece Çağdaş olarak bahsediyorlar, bir de 'ne gittiniz oraya asıl benim bildiğim...' şeklinde başlayan cümlelerde kullanıyorlar. Şaşırmamak gerek.


Çağdaş'ta daha önce yemek yememiş biri olarak ününün hak edilmiş mi yoksa sadece balon mu olduğunu bilemem, ancak ününü kötüye kullandığını söyleyebilirim. Antep'te hemen her gece bir evde yediğim, İzmir'de de kayınvalidemin yaptığı lahmacunların yanından bile geçemez, hatta İzmir'de bazen burun kıvırdığımız Antepli Ramazan Usta'nın çullama lahmacunu da Çağdaş'takinden kat be kat üstündü. Öncelikle ya fazla ya da bozuk domates kullandıklarından dolayı lahmacunda domatesin ekşi tadını andıran bir lezzet hakimdi, tuzu azdı, et deseniz içinde aranırsa bulunabilirdi. Sıradanın üzerine çıkabilecek bir lezzet değildi. Lahmacunda tuzun önemi çok büyük, bütün lezzetleri bir araya getirip ortaya çıkaran bence en büyük birleşen tuz, o nedenle az tuz kullanımını sağlığa ya da kişisel tercihlere bağlamaları imkansız. Lahmacunun tuzsuz olduğunu tadındaki eksiklikten anlayabilirsiniz. Çağdaş'ın lahmacunu kesinlikle eksikti.



Antep Biberi
Birer lahmacun üzerine söylediğimiz altı ezmeli terbiyeli şiş, olması gerektiğinin aksine sert ve sinirliydi. Lezzeti fena olmasa da vasatın üzerine çıkamadı ne yazık ki. Altındaki domates olması gerektiğinden çok daha suluydu. Üstelik daha lahmacunların gelmesinin üzerinden 2-3 dakika geçmemişti ki kebaplarımız geldi. Servis zaten rezaletti. Ortada gezinen pis tabak dolu servis arabaları, dikkatsiz garsonlar, bütün restoran alanını saran kebap kokusu... Say say bitmez. İçtiğimiz ayranın bile kıvamı çok açıktı. 

Kalkmadan önce hiç olmazsa keyfimiz yerine gelsin diye baklava sipariş ettik, ancak onda da bizim hatamız özel kare baklavadan söylemedik, sadece baklava dedik. Sadece baklava dediğinizde de karşınıza gelen baklava eh idare eder işte. Ama özel kare baklavasını size tavsiye ederim, fıstık ezmesi de bence çok lezzetli, insanın içini baymıyor, fazla tatlı değil.


Gaziantep gezimin ilk gününde Almacı Pazarı'nı gezdikten sonra yemek yediğim İmam Çağdaş, benim için gerçek bir hayal kırıklığıydı. Konuştuğum pek çok akraba, Karşıyaka'da Halil Usta'yı tavsiye etti ancak benim oraya gidip de deneme şansım olmadı, çünkü ben daha da şanslı olarak evde özel yapılmış yemeklerin tadını çıkardım. Size tavsiyem gitmek istediğiniz yerleri önce Antepliler'e sormanız ve soru sorduğunuzda verilen cevabı dinlemeniz, ben sırf meraktan yedim İmam Çağdaş'ta yemek, siz bu hataya düşmeyin. Sadece baklavanızı alın ve mekanı terk edin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder