16 Aralık 2013 Pazartesi

GAZİANTEP, MUHTEŞEM LEZZETLER VE MİDE FESATI-3: BU KATMER BİR HARİKA DOSTUM!

Daha önceki yazımda kısaca bahsetmiştim. Antep'e bir katmer meraklısı olarak gittim. Daha önce hiç katmer yememiştim. Hatta hatta merakım, sabah kahvaltısında bizim yediğimiz gevrek gibi katmer yiyen Antepli dostlar tarafından "anam ne şirinsin sen öyle" şeklinde ama daha çok "ay yazık beee" manasında tepkilere neden oldu. Bir de tabii "anam kız bi obur bi obur ki sorma" demiş olabilirler. kolay değil, her bünye öyle beyran üstü katmer yiyemez.




Neyse diyerek bu kısmı geçelim ve Zekeriya Usta'nın muhteşem katmerlerinden bahsedelim. Zekeriya Ustanın yerini bulmak o kadar da kolay değil öncelikle bilin. Tarihi Almacı Pazarı'na yakın, ancak yeni çarşı içerisinde. İnternette katmerci Zekeriya usta diye aratırsanız adresi bulabilirsiniz. Biz de internetten bulduğumuz adresi, telefon üzerinden bulmaya çalıştık. Bulmaya çalışırken de hafif kaybolmuş bir anımızda memleketim insanından kaçmak pek mümkün olmadı ne yazık ki. Biz yol sormadan etmeden, sadece sokak adını görmeye çalışırken bir amca yaklaştı yanımıza, nereyi aradığımızı sordu. Cevap vermez olsaydık keşke, sağ olsun iyi niyetli bir insandı mutlaka ki ama işgüzarlık konusunda master yapabileceğine bahse girerim. Bize öncelikle aradığımız katmercinin ketmarinin aslında onun her zaman gittiğininkinden daha güzel olmadığını söyledi tabii ki. Tabii ki de insanın en güzel diyeceği yer kendi sevdiği yerdir ammaaaaa bi sus be amca. Tam 15 dakika bizi ayakta dikerek bize ilişki tavsiyesi de verdi. Hem yol tarifi hem ilişki tavsiyesi. Hemen çocuk yapmak ilk verdiği tavsiyeydi. İkincisi de benim gözlerimde yanan katmer ateşini görünce verdiğini düşündüğüm "sen bir yersen kocana iki yedir kızım, mutluluk böyle gelir" cümlesinde saklı. Daha önce bu tarz konuşam insanların konuşmaları karşısında verdiğim tepkileri bilenler ne kadar sakin kaldığımı görseler eminim şaşırırlardı, ama ben tamamen sakin görünüyordum. Neyse sonunda amcadan kurtulduk da Zekeriya Usta'ya ulaşabildik.



Zekeriye Usta'nın yeri çarşıda, bir geçit içince küçük iki dükkandan oluşuyor. Birinde katmer pişiyor, diğerinde masalar var. Katmer yemeye gittiğinizde sizi hemen, turistlere alışmış bünyelerin yapacağı gibi fırının olduğu bölüme alıyorlar. fotoğraf çekin lütfen, check-in yaptınız mı gibi soruların ardından, masaya oturabiliyorsunuz. Biz soğuk bir günde gitmiş olmamıza rağmen, beyran hala içimizde sıcaklık yaydığı için dışarıya oturmayı tercih ettik. Yanımıza hemen mangal geldi ısınmak için, bir de çaylarımız. Ve en sonunda katmerimize kavuştuk, amcayı dinlediğim 15 dakikaya bile değdi ne yalan söyliyeyim. Suratımda kocaman bir gülümsemeyle katmeri yemeğe başladım. İçimde kuşlar uçmaya başladı ve size yemin ederim bu bir abartı değil. Ben hayatımda çok az lezzetten bu kadar zevk aldığımı biliyorum. Çıtır çıtır ama vıcık vıcık yağlı değil, fıstıklı, kaymaklı öyle içinizi bayacak kadar şekerli değil. Hamuru yediğim diğer katmerlerden çok farklı ama hani sanki katmer yapılacaksa böyle yapılmalı hissiyatı veriyor insana, insanı gerçekten mutlu ediyor. Geçen sene üç aylık tatlı orucumdan sonra yediğim İmam Çağdaş baklavası mutluluğunu yakaladım bu katmerde ben. 



Mutlu ediyor etmesine ve bir katmere göre de olabildiğince hafif, ama benden size tavsiye öyle tek başınıza tek bir katmer yiyebileceğinizi düşünmeyin. Biz iki kişi bir katmeri bitiremedik. İnsan böyle bir lezzete hiç doyamayacağını düşünse de, çok yiyerek değil de tadını alarak keyfini çıkarın. Fazlasının sizde yaratacağı şişkinlik ve mutsuzluk, tadını unutmanıza ve söylenmenize yol açabilir. Hele hele yaz aylarında gidiyorsanız yakınından bile geçmeyin bence, ciddi anlamda işkence olur diye düşünüyorum.


Katmerimizi yedikten sonra tam bir turist edasıyla Zeugma Müzesini gezdik, hava çok soğuk olduğu ve zamanımız da kısıtlı olduğu için malesef Zeugma Antik Kenti'ne gidemedik ama müzeyi gezdik ki, mozaiklere hayran kalmamak ve kaçakçılıklara üzülmemek elde değil. Müze yeni yapılmış olmasına karşın çok eksiği ve sorunu olan bir yer bence ama yine de gidin gezin, müzedeki mozaikler görülmeye değer.



Aslında müzenin hemen arka tarafında, Karşıyaka semtinde Halil Usta diye Antep'te tanıştığım herkesin iyidir dediği bir kebapçı da vardı ancak benim değil aç olmak, yemek görsem bağırarak kaçacağım bir durumda olmamdan dolayı gidemedik, başka zamanımız da olmadı. Önerilen bir mekan benden söylemesi. Bizse yine akraba arasına dönmeliydik ve nikah saati yaklaşıyordu ve dediğim gibi kesinlikle aç değildik. Bindik taksimize, Antep trafiğine karıştık.

Gaziantep'te inanılmaz bir trafik var, günün her saati İstanbul'dan hallice maşallah. Nedenini bulmak çok da zor değil aslında ama şimdi burada yazmak olmaz. Bir de o trafikten geçtik ve çok lezzetli, çok doyurucu ve çok ucuz bir yemek için yolumuzu değiştirdik. Yıllarca sevgilimden duyduğum, bir akşam önce arayıp da bulamadığımız meşhur nohut dürümle tanışmanın zamanı gelmişti ama ben hala çok toktum. O nedenle Adil Usta'nın nohut dürümü de bir başka yazıya.


1 yorum: